Paralel Gerçekler

Sözü fazla uzatmadan sadede gelmek istiyorum. Tersinden bir anlatımla paralel bir dünyadan bahsedeceğim. Yine bazı dostlarımdan ricam şu: Ne olur yazdıklarımı bir tarafın sözcülüğü olarak algılamayın. Sadece doğruyu arayan bir yolcu olarak kabul edin, lütfen. 

Tarix: 17-9-2015 // saat: 12:26
Dostlar,
Paralel kelimesinin, sırf güncelliğini kullanıp yazımın okunmasını sağlamak için kullanmak zorundayım. Baştan söyleyeyim; siyaset benim işim değildir, olmadı, olamaz. Geçici iktidar oyunları yerine, kalıcı çözümlerin adamı olmayı her daim istemişimdir. Siyasetin insanları anlaştırmak sanatı olmaktan ve kutadgu bilig olmaktan çıktığı günden beri, onun şerrinden Allah’a sığınıyorum. Siyaset yerine politika(çok yüzlülük) kelimesi kullanılan bir dünyada yer almam imkansızdır.
Sözü fazla uzatmadan sadede gelmek istiyorum. Tersinden bir anlatımla paralel bir dünyadan bahsedeceğim. Yine bazı dostlarımdan ricam şu: Ne olur yazdıklarımı bir tarafın sözcülüğü olarak algılamayın. Sadece doğruyu arayan bir yolcu olarak kabul edin, lütfen.
Dostlar,
Dünyada büyük bir yalan hepimizin gündemini işgal ediyor. Batılı medya her gün, AB’ye girmeye çalışan göçmenlerden ve onların hayatlarını bu uğurda nasıl tehlikeye attıklarından bahsediyor. Bu büyük bir yalandır. Aslında olan hadise şu:
İngiltere’ye geçmek için Manş Tünelinde onlarca kişinin öldüğü söyleniyor, külliyen yalan. Aslında o tünelden geçenler Doğudan gelen Müslüman insanlar değil, onlar, bizzat İngilizler. Kaçmak istekileri istikamet de tam tersi; Mısır, Suriye, Libya gibi gelişmiş ve refaha ulaşmış ülkeler.
Aynı yalan İtalya’da da söylenip duruluyor: Vay neymiş Libyalı göçmelerin yüzlercesi İtalya’ya geçmek isterken botları batıp ölüyorlarmış. Yalan, yalan, yalan. Aslında onlar da Libya’ya kaçan İtalyanlardır. Türkiye’den Yunanistan’a geçen Suriye, Bangladeş, İran, Irak uyruklular ise kuyruklu yalan cinsindendir. Yunanistan zaten ekonomik olarak çökmüş bir ülke iken, kim oraya gitmek için hayatını- On İki Adalara geçmek uğruna- feda eder ki? Onlar da zavallı Yunanlılardır.
Suriye’den Türkiye’ye gelen sığınmacılar için bir şey söylemeyeceğim. Onlar zaten kısa bir tatil için yurdumuzdalar ve refah ve saadet ülkesi anlamına gelen Suriye’ye en kısa sürede, tatilleri bitince, geri dönecekler.
İranlılar da keza Türkiye’nin her ilinden ilim ve teknik devşirmek için, teknik gezilere gelmiş insanlardır.
Dostlar,
Herhalde ne demek istediğimi anladınız. İngiltere’den Türkiye’ye sığınma talep eden bir tek kişi yokken ve insanlar Doğudan Batıya ölüm pahasına kaçarken, “Bu Batılılarda bir nane yok!” demenin anlamı ancak bu yazı kadar ters ve anlamsız olur.
Peki paralellik nerede?
Bizim ülkemizde.
Doğudaki vatandaşlarımızın batı illerine akın ettiği söylenip durulur. Orada geçimini sağlayamayanlar, tarım işçisi olarak batı illerine akın akın gider derler. İşte bu da bir yalandır.
Aslında olan şudur:
Doğuda sekiz çocuk yapan vatandaşımız devletten çocuk başına beş yüz lira alır; toplamda dört bin lira. Ayrıca elektriğe, suya para vermez; al sana beş bin lira. Türkiye şartlarında çok rahata yaşanabilecek bu parayı cebe indiren doğulu vatandaşımız, bir de batı illerine gelip parasına para katmak istiyor. Bu vatandaşlar tarlalarda dört ay güneşlendikten sonra daha sağlıklı olarak evlerine dönüyorlar ve villalarında müreffeh bir hayat sürüyorlar.
Özellikle batı illerinin soğan, pancar, fındık gibi mahsullerin tarlalarında çalışma şartları onları ziyadesiyle cezp ediyor. Tarlaların yakınında kalacakları barınaklarında sıcak sudan internete kadar her şeyleri ayarlanmış durumda. Tüm çocuklar için açılmış klimalı kreşler hazır, en yetenekli ana okulu öğretmenleri, bu vatandaşlarımızın çocuklarına hizmet vermek için yarışmaktalar. Günde birkaç saat güneşlenme seansı diyebileceğimiz çalışma şartları yanında, taşınma ortamları da oldukça modern hazırlanmış. İnsanî ihtiyaçların ve ILO sözleşmesinin her maddesi tek tek hayata geçirilmiş.
Şimdi bu insanlara, batı şehirlerine, mecburiyetlerden dolayı geliyorlar denebilir mi?
Yalan üstüne yalan!
Sevgili dostlar,
Siz ne demek istediğimi çok iyi anladınız; ancak ben yine de bir bitiş cümlesi kurayım:
Daha güzel bir hayatı arzulayanların paralel bir dünyası var. Biz kabul etsek de etmesek de.
Gelin tüm İslam dünyasında insanımıza hak ettiği değeri verelim. Refahı halkımıza yaymak için bir adım atalım. “Dokuz kişiye bir pul, bir kişiye dokuz pul!” çıkmazından kurtaralım şu Türk-İslam âlemini.
İnsan, her zaman daha güzele layıktır! Güneş balçıkla sıvanmaz!
Aylan bebeğin anısına:
İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı
Bakarken gözlerinde aynı merak
Ağlarken aynı seslerin tonu

Bebekler çiçeği insanlığımızın
Güllerin en hası, en goncası
Sarışın bir ışık parçası kimi
Kimi kapkara üzüm tanesi

Babalar çıkarmayın onları akıldan
Analar koruyun bebeklerinizi
Susturun susturun söyletmeyin
Savaştan yıkımdan söz ederse biri
Bırakalım sevdayla büyüsünler
Serpilip gelişsinler fidan gibi
Senin benim hiç kimsenin değil
Bütün bir yeryüzünündür onlar
Bütün insanlığın gözbebeği

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Ve geleceğimizin biricik umudu... (Ataol Behramoğlu)
 
Metin HAKVERDİOĞLU
 
 


 

Son şərhlər
Siz də yazın
SİZ DƏ YAZIN