SES BOMBARDIMANI

Tarix: 11-5-2015 // saat: 13:45
 Sevgili Dostlar,
Batılı gezginler Osmanlı ülkesini gezerken derunî bir sessizlikten bahsederler. İnsanların pazarlarda bile bağırarak satış yapmadığından ve bunu ağırbaşlılığın bir numunesi olarak kabul edildiğinden dem vururlar. Geçekten de o dönemde huzur ile sessizlik, hâmuş olma her şeyden önemli görülürdü. Mevlana:
“Sus ve hak fenasının denizinde ol” demiştir.
Peki dostlar,
Bugünkü ses bombardımanı ile ne yapmaya çalışıyoruz. Her sokakta bir düğün ve düğünde sonuna kadar açılmış ses sistemleri; her düğünde atılan havai fişekler ve sonunda arabaların alarmlarını dahi çaldıran müthiş bir patlama; arabaları ve motosikletlerin hava atmak için yaptıkları ani manevralar, ramazan toplarının ansızın patlaması… 
Bu konuda meşhur bestekar İsmail Dede Efendinin bir dörtlüğü geldi aklıma: 
Bu gece ben yine bülbülleri hâmûş ettim
Âh u feryad ederek âlemi bî-hûş ettim
Tâk-ı eflâke resid oldu yine nâğme-i âh
Bülbül-âsâ gece tâ subha kadar cûş ettim
Zannedersem biz İsmail Dede Efendi gibi aşığız ve gece sabaha kadar cuş edip kendimizden geçiyor, kendimizi kaybediyoruz, bağırıp çağırıyoruz. Emin olun o dönem insanları bülbülleri susturacak kadar ses çıkarmayı dahi aslında bir aşırılık olarak görmüşlerdir. Bizler ise tüm şehri titretecek kadar ses kirliliği yapmayı maharet veya şan ve şeref sayıyoruz.
Dostlar,
İnsanlar elbette düğün yapacaklar, eğlenecekler, çalıp söyleyecekler; ancak bunun da bir ayarı, bir ölçüsü yok mudur? Şundan eminim ki sokak arasında ses sistemi kurup oyun havası çalan kardeşimizin psikolojisi “Bu gece buraları yıkacağım. Üç dört mahalle uzaktaki camları titretmezsem bana filanca demesinler!” şeklindedir. Peki, bu kardeşimiz insanların belli desibelin üzerindeki sesten rahatsız olduğunu düşünebilir mi? Zannetmiyorum. Peki, gerçekten uygar bir toplumda, Osmanlı gibi, buna müsaade edilir mi idi? Zannetmiyorum. Yani dostlar piyanist kardeşlerimizin insafına terk edilmiş durumdayız. Onlara sesi biraz kıs dediğiniz zaman düğün sahibine hakaret etmiş oluyorsunuz. İnsanlar da komşuluk hatırına bu gürültüyü saat on ikilere kadar dinliyorlar. Hasta mı var, çocuk mu uyuyor… Son zamanlarda bu gürültü yeterli bulunmadı, küçük bir ekleme daha yapıldı. Baktılar ki ses sistemleri araba alarmlarını çaldıracak kadar gürültü çıkaramıyor, havai fişekle bu eksikliği giderdiler. Eğer çocuğunuzu her şeye rağmen uyutabilmişseniz, son kozları olan havai fişeklerle onu yatağından hıçkıra hıçkıra ağlatarak uyandırabiliyorlar. Tebrikler…
Sevgili Dostlar,
Şanlı ve şerefli bir düğün, halkı en çok rahatsız ederek yapılan düğün müdür? Bu durumda otellerde yapılanlar en mükemmelidir. Özellikle son havai fişeği tüm şehrin arabalarının alarmlarını çaldırabilen bu yerlerde, mükemmel bir başarı hikayesi yazılıyor(!) 
Peki ramazanda gürültü kirliliği azalır mı bu şehrimizde: Asla!
Size bir ramazan günümüzü anlatalım bu “asla”nın ne anlama geldiğini anlayabilirsiniz.      
Yaz günü teravih saat on bir civarında biter, insanlar bir iki saatlik bir balkon keyfinde sonra sahura kadar uymak isterler; ancak ne mümkün… Birde yatarsınız, saat ikide müthiş bir bomba sesi ile irkilirsiniz. Çocuğunuz beşiğinde çığlık çığlığadır, dışarıda arabalar çıldırmış gibi bağırmaktadır, camlar kırılacak gibi titremektedir. Şahsen bulunduğum mahallede iki üç senedir bu dehşeti yaşanmaktayım. Maalesef,  insanlar “Belki bir işe yarıyordur.” diye bu dehşet hadiseye ses çıkarmamakta. Zaten insanların çoğu sahura kadar yatmayan, her türlü sahura uyandırma teknolojileri olan ve çoğu da saat dörtte kalkıp sahur eden ve sabah namazını kılıp yatan insanları, saat ikide büyük bir bomba sesi ile perişan etmenin mantığını ben çözemedim. Ben kalp hastası değilim; ama benim kalbimin bile o sesle ritmi bozuluyor. Buna sahura kadar hava atmayı maharet sayan motosikletli gürültü makinelerini de ekler seniz  dehşetin boyutu daha da belirgin bir hal alır. İşe gitmeyenler için, sıcaktan yatabilirlerse, bundan sonra uyku imkanı olabilir; ancak bizim gibiler için bu gürültüde uymak ve saat yedide  işe gitmek bir işkence. 
Dostlar nedir bu gürültü kirliliğinden çektiğimiz?  
Nerede Osmanlının hâmuş cenneti Türk diyarları?
Eyvah yaz geliyor, gürültüden uyumayı unutun artık.
Metin HAKVERDİOĞLU
 

Özəl Xəbər
Son şərhlər
Siz də yazın
SİZ DƏ YAZIN