Herkes Gül Bahçesi İsterken

Tarix: 26-1-2015 // saat: 16:07
Sevgili Dostlar,
Meşhur bir hikâye vardır. Adamın birisi çok güzel ballar satıyormuş; ancak suratı sirke sattığı için hiç kimse ondan bal almıyormuş. Bir adam da sıradan ballar satıyormuş, ama her daim gülümsediği için herkes ondan bal alıyormuş. Bugünlerde şöyle düşünüyorum: Acaba herkes gül bahçesi istiyor da kendini ifade etmekte yanlış bir mimik mi kullanıyor?
Dostlar,
Sizlere Alevî-Sünnî kardeşliğinden bahsetmek için bu girişi kullandım. Hayata bakışından, çiçeğe bakışına kadar aynı duygulara sahip bu iki kardeş, nasıl oluyor da bir birini anlamakta bu kadar zorlanıyor? Acaba kendilerini ifade etmekte mi zorlanıyorlar; vücut dillerini kullanmakta mı?
Dostlar,
Anadolu’nun bağrında, Aleviliğin ve Sünniliğin en güzel yaşandığı Çorum’dan bir akademisyenden cümleler aktaracağım. Bu akademisyen Prof. Dr. Osman Eğri hocamız. Onun aşağıdaki Alevî- Bektaşî tanımını okuyup da altına imza atmayacaklar lütfen bana sebebini yazsın. Bana göre, Sünnî ile Alevî-Bektaşî bu metnin içinde Müslümanlığın müşahhas halini almışlar. Ben en küçük farklılık göremiyorum: ya siz?
İşte, hocamın o anlamlı yazısı, düşünün bakalım Sünniler için mi yazılmış, Alevî- Bektaşiler için mi?
“Gül ağacı gibi Hakk meydanında, mürşid huzurunda “Allah Allah”, “Lâ ilâhe illlallâh” zikirleri ile yanan ve etrafına gül kokusu yayan cânlar, gül yüzleri, şirin sözleriyle de çevrelerini gül bahçesine çevirmişlerdir. Marifetullah, muhabbetullah ve müşahedetullah makamlarına yükselen, zikir ve fikir ehli talipler, aşk meydanında kanat çırpan zahir batın kanatlı Ankâ Kuşu olmuşlardır. Elbiseleri edep ve hayâ, azıkları töğbe ve istiğfar, arkalarına aldıkları rüzgar ise İlahî aşk ve iştiyaktır. İlm-i ledünden aldıkları zevk-i rûhâni ile âlemi kalp gözüyle seyretmişler, bakırı altına, kömürü elmasa çevirmişlerdir. Nefis ve ruhları arasındaki amansız savaşı sona erdirdikleri için, onların gözüne düşmanlar dost görünmüş, aldıkları her nefeste İlahî nağmelere tercüman olmuşlardır. Erenlerin sözü sohbeti ile marifetlerini artıran talipler, mertlik ve merdanlığın ne demek olduğunu yetmiş iki millete gösteren hakikat sultanlarıdır. Hz. Muhammed’in Kur’an ve Ehl-i Beyt mirasına sıkı sıkıya sahip çıktıkları için Kevser havuzunu bu dünyada bulmuş, gönüllerindeki kirleri Hızır çeşmesi misali bu havuzda arıtmışlardır. Onlar artık ariftir. Arifler hem arı hem de arıtıcıdırlar. Onlar gül alıp gül satmaya, tekkeleri de gül kokmaya başlayınca nice bülbüller onları ziyarete gelmeye başlamışlar, mihman Ali’dir anlayışınca gelenler de gülle karşılanmışlardır.” (Hünkar Alevilik Bektaşilik Akademik Araştırmalar Dergisi/Sayı 1/ sayfa 29)
Dostlar,
Size de bu sözler tanıdık geldi değil mi? Aynen Mir Hamza Nigari’nin şiirlerinde bahsettiği insan modeli. Hatta şu sözün tefsir:
Allah’ı Muahmmed’i âlî seven dostânız
Ne Sünnîyiz ne Şiî bir halis Müslümanız
Bir gün etrafınıza bakıp da gül kokulu, gül yüzlü, gül alan ve gül satan insanlar görmek isterseniz, ne olur elinizi ve gönlünüzü açık tutun. Mutlaka sizi bir dost ve kardeş sıcaklığı ile saracak insan bulacaksınız; çünkü biz Müslüman’ız. Çünkü biz selamette olmanın yegane kalesiyiz. Birbirimizi Allah’ın emaneti olarak görürüz ve severiz. Çünkü biz Yunus gibi,
Elif okuduk ötürü / Pazar eyledik götürü/ Yaratılanı hoş gördük/ Yaratan’dan ötürü
diyen insan oğlu insanlarız.
Ve çünkü biz, dünyaya Allah’ın kelamını yayan, âleme nizam veren Türk oğlu Türk’leriz.
Dostlar,
Belki, hepimiz gül bahçesi istiyoruz; ama duygularımızı karşıdakine anlatamıyoruzdur. Gelin hem güzel ballar satalım, hem de yüzümüzde gülümsemeler olsun; insanlar bizi yanlış anlamasın.
Yunus, Mir Hamza, Osman Eğri, Metin Hoca ve bilimum Alevi’si, Sünnî’si aslında şunu diyor:
Ben gelmedim dava için/ benim işim sevi için/ Dostun evi gönüllerdir/ Gönüller yapmaya geldim.
Metin HAKVERDİOĞLU
 

Özəl Xəbər
Son şərhlər
Siz də yazın
SİZ DƏ YAZIN