O dipsiz kuyulara kimsenin bağırmayacağını bilmiyor muydun? Sen koydun sandıklara zarfları. Yazdıklarını saklarken bilmiyor muydun uzak yollarda bekleyeni var? Zarflara sen hapsettin cümleleri bilmiyor muydun sana ait değilse o cümleler ki yazan sensen bile davacı olurdu mahşerde.Sen aşamadın diye aşamayacak sandığın şiirler kurutulmuş bir gül gibi mahzun şimdi. O şiirlere defteri mezar yaparken bilmiyor muydun sana cümlelerin içine mezar kazanlardan farkın kalmadığını? Sen koydun türküleri dar ağacına. Özgürlüktü oysa. Dört duvar arasına sığdırdığın yürekler rutubet kokusunu ciğerlerine çekerken ellerinde kalem sılanın yollarına şiirler yazarken evreni yüreğine sığdırıyordu.
Sen koydun kâğıdı kalemi bir çekmece gözüne. Koyduğun kalbindi bilmiyor muydun? Söz bitti dediğin anlarda bilmiyor muydun yazmanın direnmek olduğunu? Direnebildiği kadar yaşayabildiğini insanın. Sen sustun diye hiç şiir yazılmayacak mı sandın? Yoluna taş koydular. Sen taşın altına elini. Bir kaç damla kan dökünce sen o yolu aştım mı sandın? O taşın altına yüreğini koyanlar vardı. Ciğer kanı kapkara belki ama umudu tükenecek mi sandın? Derman kalmadı dediğin anlarda yarana bastığın mektupları kaldırdın gözünden uzak yerlere. Saklarken yazılanları silebileceğini mi sandın? Yan yana getirilen kelimeler bir bütün gibi dururken tüm kırıklarına rağmen sen tek parça dururken dağılmayacağını mı sandın? Elif dimdiktir. Elif gibi yaşamaya ant içmişken boynunu yüreğine yasladığında yenileceğini mi sandın?
Mürekkep kutusu boşaldı eline yazardın sen dercesine. Mürekkep eline rengini vermişken bir kaç damla gözyaşları dağ açmışken cümlelerde ki dağ yaradır. Sen elindeki mürekkeple yaralanmayacağını mı sandın? Ah gurbet yüreklim o içindeki gurbetle yazmazsam biter, konuşmazsam fırtına diner mi sandın? Çıktın yola. Çıkmak varmak demek değildir, yola çıktım diye sen vardım mı sandın? Sıkıntı şiddetlenerek biter şiddetlendikçe damarlarında acı bitmeyecek mi sandın? Bir davaydı yaşamak, zulmün karşısında boyun eğmemek için yemin ederken zulüm sana uğramaz mı sandın? Ağlıyorum diye anlıyorum sanmıştın, aynı acıyla sarsılırken yüreğin anlamadığın gerçeği çarptı mı göğsüne? Bir enkazdan bir insan çıkarır gibi bir yangına bir vücut bırakır gibi bir acıya bir insan kıvranışı hapseder gibi yaşarken yarınlar için, doğacak güneşe inanç azalır mı sandın? Biliyorum zordu ama bu senin ilk bellediğin şeydi. Bildiklerini unutacağını mı sandın? Bir kez yükünü taşıyamadın da çömeldin diye kalkamayacağını mı sandın? Kalk hadi. Uçurtma telaşını, bahar havalarını, toprağa geçirdiğin tırnaklarını, şairliğini, şiirlerini gözyaşlarına sar gel. Her sorumun sonunda sessiz bir çığlıktı "Sanmadım." diyen sesin satırlarımda. Duydum derinden. Sende beni duy. "Sanmadım." dercesine gel. Güneşli günlere, güzel çocuklara inançla. Kalk, mürekkep şişesi elinde, gözyaşı kâğıtta, inanç daima yürekte. Beni Allah'a, beni bana, beni sana mahcup etmezcesine gel. Bırak yaşam çetelesindeki çizikleri. Yazdıkların inandıklarındır. Yalvarırım inanarak çocuklara, adalete olan gönül borcunu, davanı al yeniden yazmak için gel.
Kübra Nur Serdaroğlu
Amasya üniversitesi TDE bölümü