Portreler 20. Bahtiyar bir irade: Bahtiyar Vahapzade

Lise Türk Dili ve Edebiyatı derslerinden “Türkî Cumhuriyetlerin Edebiyatlarından Örnekler” bölümü kaldırılalı yıllar oluyor. Bundan yaklaşık on yıl önce liselerde öğretmenlik yaparken Bahtiyar Vahpazade’yi anlatma bahtiyarlığına erişebiliyordum ve onun şiirlerinin ruhumuza ne kadar işlediğini öğrencilerimde müşahede edebiliyordum. 

Tarix: 16-6-2016 // saat: 17:29
Sevgili Dostlar,
Lise Türk Dili ve Edebiyatı derslerinden “Türkî Cumhuriyetlerin Edebiyatlarından Örnekler” bölümü kaldırılalı yıllar oluyor. Bundan yaklaşık on yıl önce liselerde öğretmenlik yaparken Bahtiyar Vahpazade’yi anlatma bahtiyarlığına erişebiliyordum ve onun şiirlerinin ruhumuza ne kadar işlediğini öğrencilerimde müşahede edebiliyordum. Belki diğer Türk Cumhuriyetlerinin şiirlerini anlamak biraz zor olabiliyordu; ancak Azerbaycan edebiyatının zirve şairi Bahtiyar Vahapzade böyle bir zorlukla bizi yüz yüze bırıkmıyordu. O yıllardan bu yana düşünüp duruyorum, “Bahtiyar Vahapzadeyi şu anda kaç liseli genç bilir?” “Kaç liseli genç onun ‘sadece’ adından haberdardır?” Bu sorunun cevabının olumsuz olduğunu her halde herkes bilir.
Dostlar,
Sizlere sürekli işaret ettiğim bir yılan vardı, aynı delikten bizi sokan ve her devirde kendini unutturup tekrar tekrar aynı acıyı bize yaşatan. Tekrar söylüyorum, aynı yılana aynı delikten sokulmak ve canımızın yine yanmasını önlemek istiyorsak, “unutmamalıyız”. Büyük davaları, büyük acıları, büyük kahramanları, büyük dava adamlarını unutmamalıyız. Unutursak yine “hasta adam” oluruz, unutursak yine “Amerikan Mandasını” konuşuruz, unutursak yine “Rus Peyki” oluruz, unutursak yine Ermeni zulmüne uğrarırız, yine Hocalılar yaşarız…
Sevgili Dostlar,
Bir şairin portresini yazarken böyle acı şeyler söylemem ne garip değil mi? Ancak biliyoruz ki bizim son yüz yıldaki şiirimiz de şairimiz de acıların terennümü ve terennüm edicisi oldu. Yani onlar aşk, sevgi, mutluluk, dünya güzelliği yerine hep mücadelelerden bahsetmek zorunda kaldılar. Çünkü onlar milletin en hassas evlatları idi. Millet kan ağlarken onlar gülemezdi.
İşte Bahtiyar Vahapzade de o yüzü gülmeyen, ancak hayatı boyunca kelle koltukta mücaadele edip bahtiyar bir neticeye ulaşmış şairlerdendir.
1925’ten 2009’a kadar süren 83 yıllık bir yolun mücadele insanı idi o. Şeki kentinden başlayan yolculuğu Bakü Fahri Hıyaban’da son bulduğunda dünyada hedefine ulaşmış olan insanların huzuru ile Hakk’a gülümsüyordu. Onun “Gülistan” şiiri ile başlayan milliyetçi mücadelesi hedefine ulaşmış ve bağımsız bir Azerbaycan rüyasını gerçek kılmıştı. Bir insan düşünün ki kelle koltukta şiirler yazıyor; ancak hiç tereddüt etmiyor. Öyle bir âlim düşünün ki Türk kelimesinin yasak olduğu bir dönemde
Kendini küçülten ey Türk, bir düşün
İncele tarihi bir de derinden
Niçin utanmıyor batılı bu gün
Atasının haçlı seferlerinden?

diyebilmektedir.

Şu sözü söylemek her devirde yürek ister, o, Sovyet rejimine rağmen bunları söyleyebilmiştir ve uyanık bir gençlik yetiştirmiştir:
“Türk demek binlerce yıldan beri dalgalanan bayrak demektir Türk demek, tarih boyunca başı dik olmak demektir Türk demek on milyon metrekare toprağa yayılmış rengârenk bir dil demektir Türk demek insanlığın bilim ve edebiyat tarihine Kutadgu Bilig´i, Divan-ı Lügat´it Türk´ü, Divan-ı Hikmeti, İbni Sina´yı, Farabi´yi, Biruni´yi, El Harezmi´yi, Uluğ Bey´i, Ali Kuşçu´yu, Oktay Sinanoğlu´nu, Cengiz Dağcı´yı, Cengiz Aytmotov´u hediye etmiş bir büyük dünya demektir Nihayet şu sonuca varıyorsunuz: ´Bizi Türk yarattığı için Allah´a şükürler olsun… Ne mutlu Türk´üm diyene ´”

Dostlar,
Bahtiyar Vahapzade bahtiyar öldü; çünkü hayal ettiği bağımsız devleti ömrü hayatında görebildi. Ancak bizler onun hangi sıkıntılara göğüs gererek bu hayalin gerçekleşmesine katkı sağladığını bilmezsek bir gaflet çukuruna düşmez miyiz?
Bir şair bir milletin vicdanıdır, irfandır, ilhamıdır, heyecanıdır. O şair, zor günde can kaygısı ile susarsa millet susar, korkarsa millet korkar, boyun bükerse millet boyun büker. İşte Bahtiyar Vahapzade, hiçbir zaman Rusya ve İran arasında parça parça edilen yurdununun bağımsızlığından umut kesmedi, korkmadı, boyun bükmedi, susmadı.
Dostlar,
Bir de – yazımın sonunda- tevafuk diyebileceğim bir halden bahsetmek istiyorum. Geçen günlerde bir şiir yazdım “Bahara Veda” başlığı ile. Vahapzade’nin şiirleri ile ilgili bir çalışma elime geçtiğinde tekrar bir göz attım. Amasya Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüsniye Mayadağlı hocamızın bu kitabında bir sürprizle karşılaştım. Vahapzade’nin de aynı minvalde bir şiiri varmış. Kendi kendime “Acaba daha önce bu şiiri okudum da onun etkisi ile mi bu nazire gibi şiiri yazdım.” demekten kendimi alamadım.

İki şiiri peşpeşe yazıyorum. İnanın bu bir tevafuk, hem de çok güzel bir tevafuk:

Vahapzade diyor ki;

Elveda
Diyorum; Sefası bitti ömrümün,
Şimdi dağa çıkarım, düze elveda.
Düze duman çöker, düze kar yağar,
Bahara elveda, yaza elveda...

Bahtiyar; Derinde sızlayıp yaran,
Kalbini dağlayıp üzer her zaman.
Göze hüzün çöker, göze yaş dolar,
Sevince elveda, düşe elveda...

Şimdi özkökünden süzülen benim,
Özge budaklara dizilen benim,
Şimdi ne sen sensin ne de ben benim,
Biz ki biz değiliz bize elveda.

Ben de demişim ki,

BAHARA VEDÂ
Alsa da ruhumu bir kara sevdâ
Bahara elvedâ yaza elvedâ!
Dalarsa yüreğim o eski yâda
Bahara elvedâ yaza elvedâ!

Solarsa goncalar küsüp bahara
Hayata elvedâ güne elvedâ!
Dese de dillerim bu nasıl dünyâ?
Bahane elvedâ sana elvedâ!

Maviler biterse olur kapkara
Çiçeğe elvedâ dala elvedâ!
Konsa da mutluluk bir gün dalıma
Bülbüle elvedâ güle elvedâ!

Ansa da ismimi bin asır sonra
Ne çâre elvedâ size elvedâ!
Kansa da şu ömrüm bütün yazlara
Bahara elvedâ güze elvedâ!

Alsa da ruhumu bir kara sevdâ
Sakiyâ elvedâ Nabiyâ elvedâ!
Dalarsa yüreğim o eski yâda
Bakiyâ elvedâ Attilâ elvedâ!

Ne güzel tevafuk, benim için bundan daha büyük övünç olamaz. Keşke liseli gençler de bu övünce ortak olabilseydi.
 
 

Metin HAKVERDİOĞLU
 

Özəl Xəbər
Son şərhlər
Siz də yazın
SİZ DƏ YAZIN