PORTRELER 17 MANKURTLUKTAN BOZKURTLUĞA; MİHRÎ HÂTUN’U ANLAMAK

 Sevgili Dostlar,
Bundan yirmi yıl önce bir Amasya sevdalısı bacımla karşılaştım, adı Mihrî idi. Yüksek lisans tezi olarak divanını incelediğim bu hanfendi meğer ne mahir bir şair, ne güzel bir insan, ne büyük bir edip, ne haşin bir kadın hakları savunucusu imiş. Onu anlamak için yirmi yıl uğraştım, onun şiirlerinde gizli fikirlerin neler olduğunu keşfetmek için divanına dalıp dalıp çıktım, onun dini-tasavvufi bilgisini ölçmek için tahlil çalışmalarına başladım; ama bir türlü bu hanfendinin künhüne vakıf olamadım. Yani o kadar derin, o kadar hisli, o kadar etkisi uzun süren bir âlime, şaire, mümine, saliha, arife bir bayanla karşı karşıya kaldım.

Tarix: 19-5-2016 // saat: 15:25
Onun şu beytini kendime rehber edindim ve hamuş oldum(sustum):
Şöyle teşhis eyledim Mihrî cihânın lezzetin
İlm ile savm u salat imiş kalanı hiç imiş
Yani hayatın lezzeti sadece ibadette ve ilimde imiş, kalan kısmı hiç imiş.
Gerçekten de hayatı boyunca ilim ve ibadeti baş tacı ettiği her mısraından anlaşılan bu mübarek bacımız, 1516 tarihinde ölünceye kadar hep âbid ve âlim bir insan olmayı başarmıştır; bunun şahidi divanıdır, tazarrunamesidir.
Tam beş yüz yıl önce bu günlerde Hakk’a yürüyen Mihrî Hanım Halveti bir dedenin, Pir Sücaeddin İlyas’ın, yüz akı olmuş; Belayî mahlası ile şiirler yazan Amasya kadısı bir babanın gururu olmuş ve tam beş yüz yıldır bayan şairler listesinde birinci sırayı bırakmayarak Amasya’nın medâr-ı iftiharı olmuştur.
Onun adı dünyadaki birkaç faninin adının verildiği Venüs gezegeninde bir kraterde yaşamakta, onun adı her edebî sohbette hayır ve gıpta ile anılmakta ve onun adı ile Amasya şehri tekrar tekrar gündeme gelmektedir.
Dostlar,
Başlığı niçin “ Mankurtluktan Bozkurtluğa” şeklinde kullandığımı merak ettiğinizi tahmin ediyorum. Sizleri fazla merakta bırakmadan söyleyeyim:
Beş yüz yıl önce dünyaya ölümsüz eserler ve ölümsüz bir ad bırakan Mihrî Hatun’u unutturmak isteyen bir zihniyet 1940’lı yıllarda gelmiş ve gerçekten bizleri mankurtlaştırmak için müthiş bir yıkım gerçekleştirmiştir. Mankurt kelimesinin “hafızasını kabetmek” olduğunu bilmeyen yoktur, diye düşünüyorum. İşte bu dönemin hafıza yok etme projesinden Mihrî Hatun’un mezarı da nasibini almış ve yok edilmiştir. Pirler denilen, Pir İlyas’ın – ki dedesi olur- türbesinin hemen dışında olan mermer sandukası sökülüp atılmıştır. O mezarlıktaki tüm âlimler, şâirler, şehzade yakınları gibi o da unutulma tozlarının altına gömülmüştür.
Ancak, altın yere düşmekle değerinden bir şey yitirmez ki. O da sağlam karakteri, sağlam divanı, sağlam inancı, sağlam iradesi ve müthiş şiirleri ile kendini muhafaza etmiştir.
Yüksek lisansa başladığım yıl yaptığım araştırmada sadece bir çıkmaz sokağın adı “Mihrî Hatun Sokağı” idi. Bugün her mahallede bir Mihrî Hatun belirtisi var. Kültür merkezlerinde, Üniversite yerleşkelerinde Mihri Hatun adının verilediği amfiler, kütüphaneler var. Onun adına tüm Türkiye çapında yapılan şiir yarışmaları var. Divanı hakkında yapılan çalışmalar var. Ve en son bendenizin Amasya Belediyesi destekli çıkarttığı “Mihri Hatun’u Anlamak” adlı tahlil çalışması var.
Yani Dostlar,
Güneş balçıkla sıvanamadı, “mankurtlaştırdık” zannettikleri Türk milleti tekrar “bozkurtlaştı”; yani özüne tekrar döndü.
Mihrî sizlere diyor ki:
Dünya mağrurları,
Niceler tutdum der iken ‘âlemi
Degmedi şâdılığına bir gamı
İlahî aşktan anlamayanlar,
Aşk bir sırr-ı ilâhîdür ne bilsün mübtedî
Hamdüli′llâh Mihri câhilden bu ‘irfân gizlüdür
Ümitsizler,
Ger dağlarca eylersen günâh
Tevbe kılsañ ‘afv ider anı İlâh
Dünya kapısından girip çıkanlar,
Gelen âhir gâfil iken bî-haber
Birüne girür vü birsinden çıkar
Nefs-i emmâreye uyanlar,
Nefs-i emmâreye mi uydun müdâm
Gelmedi mi kalbüne yevmü'l-kıyām
Bu milleti köklerinden koparacağını zannedenlere ithaf olunur.
Metin HAKVERDİOĞLU
 

Özəl Xəbər
Son şərhlər
Siz də yazın
SİZ DƏ YAZIN