Ne Mutlu Türk’üm, Kürt’üm, Arap’ım Diyene

Sevgili Dostlar,
Türk milliyetçilerinin şöyle düşündüğünü sanan kardeşlerim olduğunu görüyor ve üzülüyorum: “Türkler, Kürtlerin, Arapların birlik olmasından çekiniyor; bu yüzden bu milletlerin zayıf ve birlikten uzak olması için çaba harcıyorlar.”
Yanlış!
Dostlar,
Kesinlikle yanlış olan bu önerme, aslında pek çoğumuzun bilinçaltına birileri tarafından pompalanıyor. Oysa gerçek nedir?

Tarix: 27-10-2015 // saat: 15:15
Sevgili Dostlar,
Türk milliyetçilerinin şöyle düşündüğünü sanan kardeşlerim olduğunu görüyor ve üzülüyorum: “Türkler, Kürtlerin, Arapların birlik olmasından çekiniyor; bu yüzden bu milletlerin zayıf ve birlikten uzak olması için çaba harcıyorlar.”
Yanlış!
Dostlar,
Kesinlikle yanlış olan bu önerme, aslında pek çoğumuzun bilinçaltına birileri tarafından pompalanıyor. Oysa gerçek nedir?
Gerçek şu:
Dünyada “nizam-ı âlemi ve ilâ-yı kelimetullahı” savunan Türk milleti, kardeş bildiği tüm Müslüman milletlerin birliğini ve dirliğini arzular. Bir kardeşim kan ağlarken, paramparça olurken benim huzurlu olmam mümkün mü?
Dostlar,
Biraz gönlünüzün derinliklerine inin ve şu duygularınızı sorgulayın: “Müslümanlar için Peygamberim ne tavsiye etti, ben ne düşünüyorum?”
Dostlar,
Yine bana hayalperest, sübjektif ve idealist diyecekler çıkacaktır. Yine bana dünya gerçeklerinden bî-haber, jeopolitik ve jeostratejik konulardan anlamayan (ki pek çok kişi zaten bu kelimelerin anlamını bilmez) birisi damgasını vuracaklar; ancak bana göre, kalbime göre, vicdanıma göre gerçek bu:
“Yaşadığımız coğrafyada Müslüman milletler üzerine bir oyun oynanıyor ve bu oyunun temel felsefesi; böl, parçala, yönet.” O halde ben de tersinden düşünüyorum; bölünme, parçalanma, köleleştirilme!
Dostlar,
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bir Hıristiyan birliği olan Avrupa Birliğine bakınca, yapmamız gereken açık ve net olarak bellidir. Bu birlikte iki şey çok iyi düşünülmüş: birincisi sınırların aslında çok da önemli olamadığı; ikincisi bir liderin etrafında kenetlenme. Bugün Avrupa’da her isteyen istediği ülkede iş yapabiliyor ve sınırdan geçerken sadece bir kimlik gösteriyorsa ve bu birlik ekonomisi ve nüfusu en büyük olanın liderliğinde yürüyorsa- ki bu millet şu anda Almanlar- işleri tıkırında demek oluyor. Tabi ki onların da yanıldıkları noktalar mevcut, onların da düşünemediği kara delikler vardır; ancak bugün akıl “birlik ve dirlik” arasında müthiş bir bağ olduğunu haykırıyor.
Şimdi bize dönelim. Bir Türk milliyetçisi neden kardeşi olan Müslüman Kürt kardeşini parçalamak ve zayıflatmak istesin; neden zaten cetvelle çizilmiş sınırları olan Arap kardeşlerinin daha da küçük parçalara ayrılmasını istesin? O zaman dünyada kurmayı hayal ettiği, kızıl elması olarak baş tacı ettiği “nizam-ı âlemi” nasıl gerçekleştirecek? Sadece Turan ile birlik sağlanmış olur mu?
Dostlar,
Bu coğrafyada, aynı Hıristiyan Avrupa gibi, bir Müslüman birliğinin hayalini kuralım:
Sınırların anlamsızlaştığı, birlikte büyümenin ve huzur bulamanın elzem olduğu bir organizasyonda hiç kimse diğerinin ayağını kaydırmak istemez. Bu coğrafyada yaşayan kırk milyon Kürt kardeşim Erbil merkezli olarak her gittiği yerde ticaret yapsa, gidip Trabzon’da iş yeri açsa; Samsunlu kardeşim Kobani’de fabrika kursa; Şam’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Şam’a hızlı trenler gidip gelse. Bakü’den kalkan uçak Kahire’ye inse ve sadece kimlik göstererek işlerini halletse. Arap, Türk, Kürt, Fars, Afrikalı aynı dinden olduğu gibi aynı ideallerden bahsetse.
Bunların olduğu bir dünya var dostlarım, gözümüzün önünde, canlı ve kanlı: Avrupa.
Ama bakıyorum, bilinç altlarında hep aynı “hayırcı” algı mikrobu var: “Onlar yapar ama biz yapamayız.”
“Türk, Kürt’e düşman olmalıdır; onu küçük ve parçalı tutarsa huzurlu olur; Arap birkaç devletçiğe daha ayrılırsa bu bölge felah bulur.” Ne saçma sözler…
Dostlar,
Bir de liderlik hususuna bir bakalım. Acaba akıl ve mantık neyi emrediyor?
Bu bölgede Müslüman milletlerden gözümüze çarpan ilk üçü; Türkler, Araplar ve Kürtlerdir. Bunlardan kırk milyon Kürt kardeşim mi, yüz milyon Arap kardeşim mi, yoksa üç yüz milyon Türk kardeşim mi lider olmalıdır? Şimdi birileri “illa bir lider sultası çıkaracaksınız!” diyecekler. Onlara cevabım açık ve net: “Zaten bizim temel sorunumuz, başsız kalan Müslüman âlemi değil midir?” Üç kişi yola çıksa biri imam olsun, diyen bir peygambere sahip ol, sonra, lider seçileceği zaman “sulta” de.
İşte burada mantık ve akıl Türk Milletinin liderliğini emrediyor. Burada da Avrupalının tecrübesinden yararlanıp liderliğin sınırlarını iyi belirleyebiliriz.her kararı,ortak akılla ve oy birliği şartıyla alacak şekilde kurulan bir birlik lider sultasından da emindir, ayrılık mikrobunda da.
Lider olması gerekecek ve tüm Müslüman milletleri, daha önce de yaptığı gibi, birlik içinde geleceğe taşıyacak güç Türk milleti olacaksa, bu milletin fertleri, diğer kardeşlerini bölmeyi düşünür mü?
Dostlar,
Türk milliyetçileri tüm dünya Müslümanlarının birliği için çabalamaktadır. Kendisine Allah’ın emrettiği ve yüklediği bu görevi, nasıl dün yapmışsa, bugünde yapmaya taliptir. Kimse -bilinçaltlarına birilerinin pompaladığı korkularla- bölünürüz, yok oluruz korkusuna kapılmasın. Aksine, dünyada “nizam” sağlamaya yemin etmiş ve Allah’ın kelamını yaymaya ahdetmiş bir millet “bölmez, birleştirir”.
Kürt kardeşim, ne mutlu Kürt’üm diyene, de ve Kürt kardeşine sarıl; Arap kardeşim, ne mutlu Arap’ım diyene de, Arap kardeşine sarıl; Türk kardeşim ne mutlu Türk’üm diye de, Türk kardeşine sarıl sonra da Müslüman kardeşlerim, ne mutlu Müslüman’ım deyip birbirimize sarılalım.
Bunları ilk defa ben söylemiyorum, Mehmet Akif yüz yıl önce söylemişti:
Giremeden tefrika bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez
Biliyor, inanıyor ve iman ediyorum ki kardeşlerimin yüzde doksan dokuzu böyle düşünüyor. O halde neden hep yüzde birin dediği olsun ki?
Metin HAKVERDİOĞLU
 

Son şərhlər
Siz də yazın
SİZ DƏ YAZIN