Dostlar,
Aruz kelimesini duyunca neden yüzünüz buruşuyor biliyor musunuz? Çünkü bu ölçü terk etmeye yemin ettiğimiz bir medeniyetin en belirgin noktasıdır. Arap, Fars ve Türk şiirinin ve medeniyetinin birbirini kucakladığı, ortak ürün verdiği bir tarladır aruz. Onun üç milleti aynı zevk potasında erittiğini ve üçünü birbirine karşı tatlı bir rekabete soktuğu şiir ölçüsünün adıdır aruz. Aruzun kelime anlamı “çadırın orta direği”dir; tıpkı bunun gibi üç milletli ortak edebiyatın, divan edebiyatının da temel direği aruz idi.
Şimdilerde aruz direğimiz kırılmış durumda ve biz üç milletli bir edebiyattan kendi ölçümüz olan heceye dahi geçiş yapamamış durumdayız. Gençlerimiz aruza veda denildikten sonra heceye sarılmamışlar; onun yerine serbest ölçü denilen ölçüsüzlüğe savrulmuşlar.
Dostlar,
Bugün aruz aramızda yaşıyor mu? Aruzla şiirler yazılıyor mu? Aruzla yazılmış şiirlerden kitaplar basılıyor ve okunuyor mu? Hayır, hayır, hayır.
Peki, geçmişte belki geçerli mazereti olan ve yeni bir medeniyete girerken uzak duralım denilen bu ölçü gerçekten korkulacak bir şey mi?
Asla!
İnanın dostlar, bu ölçü ile bin yıllık bir kardeşliğimiz var ve milyonlarca duygumuzu bu ölçü ile yeryüzüne yaymışız. Eğer bir Türk-İslam medeniyeti varsa bunun temeli şiirdir, bu şiirin direği de aruzdur.
Aruz gerçekten denildiği kadar zor bir ölçü müdür?
Evet diyenlere hemen sormak isterim: Denediniz mi? Eminim pek çoğumuz denemeden bu cevabı veriyoruz. Gerçekten aruzla yazılan şiirler sıkıcı ve tek düze midir? Eğer böyle bir durum olsaydı bin yıllık bir ölçü olabilir miydi?
Dostlar,
Aruz denilince hemen ağır ve ağdalı cümleler ve bol sanatlı şiirler geliyorsa aklınıza, yanılıyorsunuz. Size Yahya Kemal’i, Mehmet Akif’i, Ahmet Haşim’i okumanızı tavsiye ederim. Özellikle Ahmet Haşim’in serbest müstezatları geliştirilebilseydi, bugünün serbest şiiri çok daha ahenkli ve değerli olabilirdi.
Aruzu terk ettiğimizde dünya şiirinde zirveleri zorluyorduk, şimdi Türk şiiri ne durumda dersiniz?
Sevgili gençler, Turan’ın doğusundan batısına hece ile yan yana akan bu ırmağı kurutmakla iyi mi ettik dersiniz. Ali Şir Nevaî, Baburşah en doğuda; Hayalî, Bakî en batıda bu ölçü ile sesleri bağlıyor ve bir ortak medeniyetin halısını dokuyorlardı. Şimdi o halı dokunmuyor, iyi mi oldu?
Gençler, size Turan’ın tabuları yıkan Kürşat’ları olarak inansam ve desem ki, gelin şu kendinden ve değerlerinden kaçmaktan vazgeçelim. Bin yıl bir medeniyet işleyen klasik şiiri yeniden neoklasik hale getirelim. İnanın o kadar zor değil. İçimizde öyle kabiliyetli gençler var ki eline kağıt kalem alınca hangi şaheserin çıkacağını kimse bilemez.
Şimdi utanarak, ben denedim başardım diyeceğim ve bir cesaret örneği gösterip birkaç beytimi buraya alacağım.
Aruzun bir ahenk deryası olduğunu anlamanız için onun içinde yüzmeniz lazım, gelin birkaç kulaç atalım. İşte aruzla denemelerim:
MURABBA
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün
Geçersem gonca güller tek şu âlem-i emânetten
Kokan benden değil senden solan benden değil senden
Gülersem bin saadetten uçarsam bir kerâmetten
İnan benden değil senden yalan benden değil senden
Eğer bir gün şu dünyâ mâvi düşler kurdurursa yâr
İnan benden değil senden cinan benden değil senden
Adım Mecnûn yönüm çöllerse hep inlersem âh zâr zâr
Figan benden değil senden inan benden değil senden
Kerem yanmışsa Aslı’mdan Mem’im ölmüş Zin aşkından
Giden benden değil senden ölen benden değil senden
Metin gönlün harâb olmuş bu aşklardan kebâb olmuş
Serâb olmuş türâb olmuş yanan benden değil senden.
GAZEL
Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün
Sana ey gonca gülüm yar mı nigarım mı diyem?
Yoksa kalbimde yanan şûle-i nârım mı diyem?
Bilmezem gözlere âfet sana cennet mi denir?
Şaşmışam âh gül-i ra’nâ sana hûrim mi diyem?
Belki bir gün sana gelmek yine mümkün olacak,
Peki gelsin dediğin gün sana yârim mi diyem?
Bir saadet demi olsun yaşasın senle gönül,
Mâi hülyâ deli deryâ sana vârım mı diyem?
Gel Metînî bu gönül hânesi vîrân olusar,
Ona şimden girü külhan sana hârım mı diyem?
GAZEL
Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün
Tâze goncam gül ki bir gün mutluluk elden gider
Bir bakarsın bülbül ölmüş ses soluk elden gider
Aynı dünyâ aynı hülyâ aynı mâî kubbeden
Kâm alınmaz hep inan ki pek çabuk elden gider
Her ne gün kî sensiz olmak belki mümkündür derim
Sen nigârın kâmetin gördükte ok elden gider
Bir ateş gözden çalınmış türlü fitnen var senin
Ol gözün efsunlamış kî varla yok elden gider
Bilmedim ben sen neyimsen hem senin ben neyinem
Buldu Lâ Edrî murâdın her mülûk elden gider
Metin HAKVERDİOĞLU