Ermeniler Haklı(!)

Bundan yıllar önce Bulgaristan’da Türklere zulmedildi ve binlerce Türk ya öldürüldü ya da esir edildi. “Belene Kampı” hafızamıza bir mıh gibi saplandı kaldı. İşte bu yıllarda bendeniz Bulgar zulmünü anlatan birkaç roman okudum. O romanlarda belki biraz da abartı vardı; ancak genç bir Türk’ün böyle zulümleri kabullenmesi imkansızdı. İnsanlık adına olsun onlardan nefret etmem gerekiyordu; ettim. Daha hala da o ülkeye karşı içimdeki duygular düzelmedi, belki de hiç düzelmeyecek. 

Tarix: 29-4-2015 // saat: 15:20
Sevgili Dostlar,
Ermeniler hakkında sürekli konuşuyoruz ve genellikle onların yalanlarına dünyanın kandığını, altını çize çize haykırıyoruz.
Bu nasıl bir dünya ki “akı kara, karayı ak” olarak kabul ediyor, bu nasıl bir dünya ki zalimleri mazlum; mazlumları zalim ilan ediyor.
Dostlar belki kızacaksınız ama dünya haklı, hem de sonuna kadar haklı.
Ermeniler o kadar çok çalışıyor ve tezlerini o kadar çok mecrada savunuyor ki, dünya milletleri bunlara “hayır” diyebilecek bir noktayı bulamıyor. Yani rakipsiz bir rakibimiz var.
Hoca neler saçmalıyor diyenlere hemen konuyu açıklayayım.
Dostlar,
Bundan yıllar önce Bulgaristan’da Türklere zulmedildi ve binlerce Türk ya öldürüldü ya da esir edildi. “Belene Kampı” hafızamıza bir mıh gibi saplandı kaldı. İşte bu yıllarda bendeniz Bulgar zulmünü anlatan birkaç roman okudum. O romanlarda belki biraz da abartı vardı; ancak genç bir Türk’ün böyle zulümleri kabullenmesi imkansızdı. İnsanlık adına olsun onlardan nefret etmem gerekiyordu; ettim. Daha hala da o ülkeye karşı içimdeki duygular düzelmedi, belki de hiç düzelmeyecek.
İşte Dostlar,
Tam bu noktada bizim Ermeni Diasporası karşısındaki acziyetimiz ortaya çıkmakta. Kesin rakamları bilmiyorum ama, sadece Paris’te Ermeni tezlerini anlatan binlerce edebi eser; roman, hikaye, anı, otobiyografi… yayımlanmaktaymış. İşin garibi bu eserler öyle güçlü bir destek görmekte ki neredeyse dünyadaki tüm dillere çevrilmekteymiş.
Şimdi soruyorum,
Almanya’da on yaşında bir çocuk bu hikayelerden okusa, Nijerya’da bir genç bu romanlara kendini kaptırsa, Amerika’da bir memur bu otobiyografilerden etkilense ve dünyanın pek çok yeri gibi Türkiye’de bir yazar bu anıları tek gerçek zannedip kaleme sarılsa sonuç ne olur.
Dostlar,
Biz, sadece barım barım bağırıyoruz: "Biz soy kırım yapmadıııık!" Ancak unutmayın, bağırdığınız zaman sadece o salondakileri, o kanalı izleyenleri etkilersiniz; oysa yazar ve yayarsanız nesilleri etkiler ve ikna edersiniz. Belki okumaya ve yazamaya serin duran bir millet olarak, “Kim okuyacak ki?” deyip geçiyoruz. Ama dostlar, dünya duyduğundan çok okuduğuna inanıyor. Dünya, sanal alemde gördüğünden çok, gece yatağında dalıp gittiği romandaki veya anı kitabındaki olaylara inanıyor.
Kendimden misal verdim, belki de o romanları okumasaydım, Bulgarlara bu kadar nefret hissiyle dolmayacaktım.
Şimdi biraz da işin içine reklam katayım.
Dostlar,
Bir roman yazdım, adı: Gül Kokulu Mevlana. Bu kitapta Ermeni-Rus zulmünden ülkesini terk etmiş büyük bir âlimi anlattım. Azerbaycan’ın bu en yüce âlimi, 1700’lü yıllarda keyfinden yurdundan olmadı. Yetiştirdi Mir Hamza Nigari adlı şair ve âlim de Ermeni zulmünden dolayı Karabağ’ını terk etti. O da keyfinden yurdundan olmadı. Benim dedemin babası Süleyman Efendi Azerbaycan’ın Kazak bölgesinden kaçıp Amasya’ya geldi. O da keyfinden buralara kaçmadı. Hepsinin altında Ermeni zulmü vardı. Kendi köyüm, ki Amasya’nın merkez köyüdür, Samsun’a ticarete giderken helallik isteyen insanların yurduydu. Biliyorlardı ki yolda Ermeni çeteleri yol kesip kelle alabilirlerdi. Yüzlerce bölge insanının ırmak kenarındaki Ermeni değirmenlerine atıldığı ve bir daha bulunamadığı herkesin dilindedir. Bunlar, romanımda da kayıtlıdır.
Dostlar,
Romanımda bunlar var; ancak romanımın satış sayısı sadece onlarla ifade ediliyor.
Şimdi soruyorum: Ben bir Ermeni olsaydım ve Ermenilere Türklerin yaptığı zulmü anlatan bir roman yazsaydım, bu roman Paris’te basılıp yüz binlerce satılmaz mıydı? Onlarca dile çevrilmez miydi?
Dostlar,
Kendimiz kandırmayalım. Biz bağırarak sonuç alamayız, alamayacağız da. Biz ancak insanların kalbine giden yoldan, sanat yolundan tezimizin haklılığını dünyaya yayacağız. On insan makale okur; ama yüz binlerce insan roman, hikaye, anı vb. okur. Bu okurlar da bir gün Rusya’nın, Amerika’nın, Almanya’nın başına geçer. Çocukluklarında okudukları romanların etkisini bir türlü hafızalarından atamazlar. Yeri gelince de parlamentolarında “Ermeni Tezleri” için ellerini kolayca kaldırırlar.
Kendi kitabım diye demiyorum ancak, bu sağırlık çok canımı sıkıyor, çoook.
 

Son şərhlər
Siz də yazın
SİZ DƏ YAZIN