Yeni Bir Gençlik

İşte, yeni gençlik bu yönden takdire şayan bir yol bulmuş durumda kendine. Yalnızca son seksen yılını değil, sekiz yüz yılını okuyan, araştıran ve seven bir gençlik. 

Tarix: 7-4-2015 // saat: 10:29
Sevgili Dostlar,
Dün, Yeşilırmak kenarında yürürken bir beyti, bir gencin dilinden dökülürken dinledim. Ne kadar duygulandığımı tarif edemem. Beyit şuydu:
Gitdi ammâ ki kodun hasret ile cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile
Üniversite öğrencisi olması muhtemel bu genç, Neşatî’nin bu beytini konuşmasının doğal bir parçası gibi söyledi ve açıklama ihtiyacı dahi duymadı. Yanındaki arkadaşı da “bu ne demek şimdi” demedi. Emin olun hayretim kat be kat arttı. Nasıl olur da yirmi yaşlarında bir delikanlı bu mükemmel beyti hafızasına alır ve diğer arkadaşları ile, açıklamasını yapmaksızın, paylaşır?
Dostlar,
İşte, yeni gençlik bu yönden takdire şayan bir yol bulmuş durumda kendine. Yalnızca son seksen yılını değil, sekiz yüz yılını okuyan, araştıran ve seven bir gençlik. Bizi İngiliz gencinden ayıran en temel noktayı bu gençlik tespit etmiş durumda. Görülecektir ki bir İngiliz genci gibi son sekiz yüz yılını merak eden gençlik, çok daha yüksek ufuklara kanat çırpacaktır.
Düşünebiliyor musunuz, bir Türk genci Fuzulî’yi, Bakî’yi, Neşâtî’yi, Mihri’yi, Mir Hamza’yı anlayabiliyor ve onlardan kendisi için hayaller devşirebiliyor. Şimdi bazı itirazların yükseldiğini hissedebiliyorum: “Kardeşim o kadar eski şairlerden bu gençler ne devşirebilir ki…” Bu itirazı serdeden dostlarıma şunu sorarım: Sizce Shakespeare ile Nedim arasında kaç yıllık bir fark vardır? Nedim Shakespeare’den kaç yıl daha eskidir?
Örnek olması hasebiyle aruzla yazdığım kendi şiirimden birkaç beyit sunayım, bakın bakalım eski şiir o kadar mı anlaşılmaz:
Dün İmâretten geçerken anladım ki rûhumuz
Şu Amasya şehrinin sonsuz bahârında susuz
Kalbimin zümrüt tepesinden kopardın bir nidâ
Huzr ile doldu bu gönlüm kaldırımda kaldı da
Mâverâya uzanan bir ses ezandan çağladı
Bunca yıldır aç olan kalbim bu sesle ağladı
O azâmet karşısında hep kesildi nefesim
Sanki sonbahârıma estirdin ılık bir nesim
Ey azîz mâbet yüce mâbet güzel mâbet nesin
Aldı benden benliğimi âh o uhrevî sesin
Aruzla yazılan bu şiirin ahengi yeni nesle estetik bir duygu yüklüyorsa neden bir kenarda kalsın?
Mihri Hatun’un altı yüzyıl önce söylediği şu beyit eskimiş mi?
Şöyle teşhîs eyledim Mihrî cihânın lezzetin
İlm ile savm u salat imiş kalanı hiç imiş
Veya Azerbaycan’nın Fuzulî’si Mir Hazmza’nın şu beyti:
Alıptır cânımı gamze düşüptür gönlüme lerze
Her bir âşık Seyyid Hamza her bir dilber Nigâr olmaz
Dostlar,
Shakespaere, Nedim’den tam 130 yıl daha eskidir. Yanlış duymadınız. Fuzulî ile ise çağdaştır. Şimdi şunu sormak gerekmez mi, “Bütün dünya bu kadar eski bir Shekeaspeare’de ne buluyor? İngilizler bu yazarı okuyarak ne kazanıyor?
Biz, geçliğimizi kendi kaynaklarına o kadar uzak yetiştirmişiz ki, sorsanız hiçbir genç Shakespere’nin Nedim’den daha eski olduğunu bilmez. Neden? Çünkü o şairler hayatın içinde sürekli tekrarlanıyor, yeni yorumları ile güncelleniyor ve daha ince ayrıntıları üzerine akıl yoruluyor.
Goethe de Şeyh Galip ile çağdaştır. Emin olunuz, Şeyh Galip felsefi derinlikte Goethe’den aşağı kalmaz. İnanmayan Hüsn ü Aşk mesnevisini okusun. Kendi değerlerini araştırmaya değer bulmayanların başka değerlerin hayranı olması gayet doğaldır.
İşte Dostlar,
Yeşilırmak kenarında bir üniversite gencisinin “To be or not to be” demek yerine yukarıdaki beyti zikretmesi beni bu yüzden çok heyecanlandırdı. O gazelin beytül-gazeli de çok güzel, onu da diğer gençler için yazarak sözümü tamamlamak istiyorum:
Bağa sensiz varamam çeşmime âteş görünür
Gül-i handanı değil serv-i hıramânı bile
Ne kadar güzel bir bahar ve ne kadar güzel bir gençlik geliyor, etrafınıza bakıp da görebiliyor musunuz?
Metin HAKVERDİOĞLU
 
 

Son şərhlər
Siz də yazın
SİZ DƏ YAZIN