HASANOĞLU İBRAHİM:
DOĞUM: 1897, BAKÜ; ÖLÜM 1915, ÇANAKKALE
Sevgili Dostlar,
Bir millet, iki devlet şuurunun en güzel belirtisi nedir biliyor musunuz? Aynı cephede, aynı uğurda, aynı kelimeleri kullanarak şehit olmaktır.
İşte dünyadan bir Hasanoğlu İbrahim geçti ve canını aynı uğurda, aynı cephede, aynı kelimelerle, “Allah Allah!” diyerek feda etti.
Dostlar,
Hasanoğlu İbrahim Çanakkale’de can veren yüzlerce Azerbaycan Türkünden biridir. Onun da hayalleri, sevdikleri, düşündükleri vardı; ancak on sekiz yaşının tüm havailiklerini bir kenara atıp binlerce kilometre ötedeki Çanakkale’ye koştu.
Bakü’de doğan bir gencin Çanakkale’de işi ne olabilir? Bence işte onu buraya getiren ruh bizi de Bakü’ye çağıran ruh halidir: yani kardeşlik hukuku.
Nuri Paşa’yı 1918’de Azerbaycan’a gönderen duygu da işte bu kardeşlik hukuku idi. Hatta o günlerin anısına kırmızı fesli Türk askerlerini tasvir eden şu şiiri Talman Hacıyev’e yazdıran da bu kardeşlik hukuku idi:
Yazın evvelinde Gence çölünde
Çıhıblar yene de dize laleler
Yağışdan ıslanan yaprağlarını
Seripler dereye düze laleler
Hayalimden neler gelib ne geçer
Yaz gelir ellere durnalar göçer
Bulağlar semaver ağ daşlar şeker
Benzeyir çemende köze laleler
Meylim üzündeki gara haldadır
Hicranın elacı ilk vüsaldadır
Ne vakittir aşığın gözü yoldadır
Bir gonağ gelesiz bize laleler
Aynı muhabbetle Çanakkale’ye gelen Hasanoğlu İbrahim de yüreğinde vatan sevgisi, Allah aşkı ile savaşıp şehit oldu. Şimdi Bakü’de Şehitler Hıyabanı denilen yerde yüzlerce Anadolu gencinin isimleri; Çanakkale Şehitliğinde ise yüzlerce Azerbaycan gencinin ismi altın harflerle tarihe kazınmış durumda.
Sevgili Dostlar,
Bu kan birliğinden, bu can birliğinde, bu amaç birliğinden, bu ülkü birliğinden daha güzel ne olabilir. Gelin dünü bir olan, hedefi bir olan, yarını da bir olmak zorunda olan bir milleten, dünyaya hükmeden bir medeniyet güneşi çıkaralım.
Akif’in bir hilal uğruna ne güneşler batıyor dediği gençlerin kanlarının kızıllığından yeni bir fecr-i sadık dileyelim, Allah da bize nasip etsin.
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Metin HAKVERDİOĞLU