Herkes sonun kötü olacağını biliyor, fakat bir tepki göstermiyor çoğu kişi. Tepkisizce izliyor olan biteni. Savaşta ne yazık ki kazanmaktayız. Eğer durumu değiştirmek için bir şeyler denemezsek başka bir gezegene gitmek durumunda kalacağız. Hâlâ kazanma arzusuyla beslenmemizin sebebi ne! Hayata karşı neden savaşa devam ediyoruz, teslim olma seçeneğimiz varken!
Kâbusun başlamasında aslında bir kelime ana rolde: Hırs…
Hırs ettiler kendi aralarında kardeşler. Her zaman en iyi olmak istiyorlardı. Küstüler birbirlerine, savaş başlattılar. Kardeş kardeşine ateş etti, yaraladı, hatta şehit etti. Kendi kavgaları için bütün Dünya’yı kullandılar. Aynı topraklarda yetişen kişiler düşman oldu birbirine.
Ve adına KORONA denilen, gözle görülmeyen küçük bir virüs hatırlattı insanoğluna insanlığı!
İnsanoğlu bir yöntem daha buldu kendine. Sömürgecilik dediler bu olaya. Sömürgecilik için savaş başlattı. Kara kıtanın kara çocuklarının beyaz kalplerini çürütmek istediler. Adeta herkesi kendilerine benzetmek istiyorlardı. Gelecekleri ellerinden alınan insan topluluğuna çocuk yaşta silah veriyor, kendi dostlarına saldırmaları için zorluyorlardı. Kara kıta al renge bürünmüştü adeta.
Peki ya ne zaman başladı bu kâbus? Sömürge bu zaman dilimine ait değil sadece. Bir mağaraya bir kişi sahiplenip “Bunu ben buldum. Sen bulsaymışsınız da yerleşseydin!” dediği an başlamıştır sömürge. Dünya malı kimseye özel yaratılmadı! Bu Dünya üzerinde yaşayan insanların hepsi aynı olanaklardan yararlanmalı!
Yalnızca aramızda sürmüyor dava. Hayvanları da oyuncak etmişiz kendimize. Heveslenip “Pet Shop” denen yerlerden hayvan alıyor, hevesimiz kaçınca sokağa salıyoruz. Hayvanat bahçelerinde hücrelere tıkıyoruz suçsuz canlıları. Bazı insanlar sokak hayvanlarına işkence ediyor, tırnaklarını koparıyor hatta canlı canlı yakıyorlar suçsuz dostlarımızı. Hayatlarını karartıyorlar…
Doğaya da merhamet göstermiyoruz. Yanan bir orman görünce kimse koşmuyor ormanın yardımına. Herkes telefona sarılıyor. Çünkü sosyal medyaya bağlı yaşıyoruz hayatımızı. Ormanın acı halini tüm dünyaya izletiyoruz.
Kitapları raflara kaldırıyor, sosyal medyayla ilgileniyoruz. Çünkü önem arz etmiyor artık kitaplar bizim için. Bırakıyoruz sayfalarda dans eden harfleri. Küçük prensin resim sevdasını göz ardı ediyoruz. Beyaz dişin maceralarında kovalamaktan vazgeçiyoruz. Pinokyo’dan yalan söylemenin kötülüğünü, 80 Günde Devri Âlem’de azim ile her şeyi başarabileceğini, Heidi’de ise hayatın zorluklarına karşı mutlu olmayı öğrenmiştik bir zamanlar!
"Her şey halkadır. Her birimiz kendi hareketlerimizden sorumluyuz. Hepsi döner dolaşır, bize geri gelir." der bir Kızılderili atasözü.
İşte, halka döndü dolaştı bize geldi. Ve şimdi küçük bir virüs tekrar hatırlattı insanlığımızı. Evlere hapsolunca daha iyi anladık doğanın kıymetini. Bu KORONA GÜNLERİ insanoğlunun son virajda son şansıdır, bilene!
Tolga DÖĞEN
Amasya Şehit Ferhat Ünelli
Bilim ve Sanat Merkezi Öğrencisi
AMASYA / TÜRKİYE