Fanusuma vuran güneş ışığını seviyordum, bir kez gözleri gözlerime değse alev alacak soğuk suyum. Güneş doğacak şu ıssız karanlığa. Bana yaklaştığında, yanımdan geçtiğinde, gözlerini benim üzerimde gezdirdiğinde, ilk günkü gibi camdan yuvamı sarmalayacak sanıyorum. Bana bakmayalı çok oldu, gözlerini üzerimde hissetmeyeli çok oldu. Suyum kaynamayalı çok oldu. Ellerinin camımı ısıtmadan duruşu, içimi acıtıyor. Karanlıktan payımı fazlasıyla alıyorum.
Işıkları söndürdün. Aylarca, yıllarca en ufak ışık göstermedin. Bütün renklerden uzak kıldın gözlerimi. İnce ruhlu, naif birisin. Bunları biliyorum çünkü sen sıradan bir balığın omuzları varmışcasına dert yandın, ağladın.
Ne denli kötü olabilirsin ki?
Kalbin içinde ne kadar kin tutabilir?
Susuyorsun, uzaksın herkesten. Evin dem görmeyeli yıllar var. Beni de kirli suyumla demsiz bıraktın. Ben değil, fanusumun içindeki ince taşlar özlüyor seni. Dün kulak misafiri oldum, suskunluğun toprak altındanmış. Kalk uzandığın yerden, aç katran karası gözlerini. Duy dünyanın umarsız soluğunu, ayak uydur şu yorgun ezgiye. Yerilmiş bileklerinle karış hayata. Günaydın de bana, gül biraz. Bazen de ağla. Dudakların kıvrılınca oluşan bütün çizgiler mutluluk içeriyor. Yüzüne biraz mutluluk çiziver. Aç ne olur kaldırımı gözleyen gözlerini. O mahcup başını kaldır, göğe bak. Evi de unutma, yoksa kim besler beni? Çabam aç kalmaktan korktuğumdan.
Ben değil gerçekten!
Buzdan suyum özlüyor seni!
(Mensur Şiir)
Nazlı TERCAN
Amasya Üniversitesi