Yardımdan daha öte bir şey bu. Yardım edince hissettiğiniz duyguyu bir dedenin sohbet ederken ki gülüşünde görebilir misiniz, siz kitap okurken bakan meraklı gözlerinde."Sen evladım gibisin." deyişinde. Biliyorum göremezsiniz. Çünkü o an kalbinizden başlayıp her hücrenize yavaş yavaş nüfuz eden sıcaklık yardımın değil, GÖNÜLLÜ yardımın verdiği histir. Ben Sevgi’yim. Onlara yardım ettim ama yüzlerindeki gülümsemeden başka hiçbir şey istemedim.
İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir.
Ben Emine’yim. Afrika’ya gidip oradaki insanlara yardım eden Emine."Senin işin yok mu kızım, ne Afrika’sı!" denilen Emine. "Hastalık kaparsın, orada gitme!" denilen Emine. Ve denilen her şeye rağmen yardım aşkı daha ağır basan Emine. Bir hastalık korkusu mu alıkoyacak beni hedefimden, yoksa parasızlık korkusu mu!
Ben, size hedefimi ne zaman bırakacağımı söyleyeyim mi! Bir Afrikalı anne çocuğuna:"O tabaktaki yemek bitecek!" dediğinde benim görevim bitecek bu gurbet ellerdeki.
Hayal gibi gelir belki size söylediklerim. Tabi alıştınız kemikleri derisine yapışmış, bakışları kadar ruhları da boş çocuklara. Ama ben değiştireceğim bu durumu. Göreceksiniz, hayallerimi gerçekleştireceğim ben. O ruhu boş çocuğu sevgiye doyuracağım. "Neden bu inadın!" diyeceksiniz belki."Sen mi değiştireceksin bu dünyayı!"
Siz hiç birine yardım ettiniz mi? Belki yaşlı bir kadının çantasını taşıdınız ya da arkadaşınıza soru çözdürdünüz. Şimdi o anı düşünün. Yardım ettikten sonraki o hissi. Yardım ettiğiniz kişinin yüz ifadesini. İşte tam bu yüzden benim bu inadım. Ben, o hisse bağımlıyım. Tek ve en güzel bağımlılığım o benim: Yardımseverlik…
İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir.
Ben, Aylin’im. Sabah saat altıda horoz sesiyle uyanırım. Kahvaltımı yapar koşa koşa muayenehaneme giderim. Tertemiz havayı içime çeker, dalından elmamı koparırım. Bir saat sonra Mahir Amca gelir, tansiyonunu ölçtürmeye. On dakika geçmez Hatice Teyze gelir. Yaşlı ama güçlü bir köy kadınıdır Hatice Teyze. Koyunlarını otlatmaya çıkarmıştır. İlaçlarını alır, biraz yanımda oturup gider.
Ardından her öğlen bir başka kız elinde bir tepsi yanıma gelir. Doktor Abla, derler, köyümüze şifa oldun, biz de borcumuzu ödemek isteriz, bir tabak yemekle, hoş sohbetimizle. Bir iki saat geçer geçmez küçük Ali gelir anasıyla. Şeker hastasıdır Ali. Küçücük bedeninden beklenmeyecek kadar güçlü savaşır hastalıkla. Ben olmasaydım belki, bir doktor olmasaydı burada ne olurdu Ali’nin hali!
İşte bu yüzden buradayım ben. Küçük Alilere ilaç olmak için, onlara yardım etmek için. Ve beklediğim tek şey onların iyileşmek için savaşması o kadar. Çünkü onlara yardım ederken duyduğum his yeter bana.
İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir.
Ben kimim bilir misiniz! Ben, gönüllü yardım ruhuyum. Evin önüne bıraktığınız bir kap suda gizliyim ben. Fidan dikerken elinize bulaşan vatanımın toprağında gizliyim. Her ay kütüphaneye bağışladığınız kitapların sayfalarında, vakıflara verdiğiniz paranın üstündeki Yunus Emre’de, Atatürk’te gizliyim.
Bedava ders verdiğin sınıfta en üst köşede duran Ata'mın, gülen yüzünde, bakışlarında gizliyim. En önemlisi ben, sizin kalbinizin denizinde gömülmüş küçük bir incide gizliyim.
Çıkarın o inciyi artık gömülü yerinden.
Yardım edin insanlara, ihtiyacı olanlara. Hiçbir şey eksiltmez sizden küçücük bir iyilik. Hatta yararları olur size inanamadığınız kadar. Hayır duası dışında bir şey istemeseniz bir seferlik. Gönüllü yapsanız işinizi. Otobüste yer verseniz, karşıdan karşıya geçirseniz görmeyen amcayı. O anki mutlulukla sevinseniz.
Ha, eğer istemezseniz karşılıksız iş olmaz, derseniz bir şey isterim sizden. O buzlaşmış kalbinizi, ışığıyla eritecek şeyler bulun. Yoksa kalbinizdeki buzlar yavaş yavaş bütün vücudunuzu sarıp sizi dondurur.
Sadece yardım edin işte.Sen iyilik yapmaya devam et yine, çünkü her iyilik ulaşır yerine...
Dilara ERZURUMLUOĞLU
Amasya Şehit Ferhat Ünelli
Bilim ve Sanat Merkezi