İşte dostlar, bir Necmeddin Erbakan da bu dünyadan geldi geçti. Onun siyasî çizgisi, siyasi görüşleri, siyasi manevraları beni pek ilgilendirmiyor; ancak mücadelesi, dava adamlığı son derece ilgimi çekiyor. Bugünün gençliği onun adını da unutmaya başlamışken; dava adamlığı yönünden onu ele almak artık elzem oldu.
Dostlar,
Doğu bloku denilen ve tüm İslam âlemini, bu arada Azerbaycan başta olmak üzere tüm Türk yurtlarını ele geçiren karanlık bir çağın mücadele insanı Erbakan olmuştu, hatırlayanınız var mı?
“Allah” demenin imkansız olduğu yıllarda davamız “Allah yolunda milli bir gençlik yetiştirmektir.”diyen bir serden geçti Erbakan vardı, hatırlayanınız var mı?
Herkesin “İktidar olursunuz ama muktedir olamazsınız.”dediği yıllarda; derin devlete rağmen muktedir olma başarısını gösteren, bu yolda darbe üstüne darbe yiyen bir Erbakan geçti, hatırlayanınız var mı?
Bu ülke kendi motorunu yapamaz diyenlere inat, Başak/Pancar motoru yaparak biricik örneği bugünlere bırakan bir Erbakan vardı, hatırlayanınız var mı?
Büyük düşünmenin, büyük projelere imza atmanın korkulacak bir şey olmadığını, bu milletin nizam-ı âleme talipken küçük hayaller kuramayacağını haykıran bir Erbakan vardı, hatırlayanınız var mı?
Ruhunda hep milletinin liderliğini yoğuran, herkes olumsuz yöne bakarken, olumlulara inatla bakan bir Erbakan vardı, hatırlayanınız var mı?
Biraz radikal damgası yemenin her şeyin sonu olacağını bildiği halde “Mücahit Erbakan” denmesine itiraz etmeyen bir müslüman vardı, hatırlayanınız var mı?
Dostlar,
Size bir anımı anlatarak yukarıdaki mücadele insanını niçin bu kadar takdir ettiğimi izah edeyim. Aynı siyasi çizgide oluruz olmayız, hiç önemli değildir; ancak mücadele evrensel bir değerdir, onu anlamak “dava” adamı olmanın ilk şartıdır.
Necmettin Erbakan’ı ilk defa İstanbul’da, Topkapı Meydanında, muhteşem bir mitingde yakından gördüm. Bir lider ancak bu kadar inanarak ve isteyerek hitap edebilir, dedim. Meydanı hop oturtup, hop kaldırıyor ve yeni medeniyetler inşa eden bir mimar gibi mutlukluktan uçuyordu. Kendi kendime “Liderler kalabalığı görünce böyle coşuyor.”dedim. Ancak yıllar sonra Sinop’un Gerze ilçesinde, Amasya’nın Aydınca kasabasında dinledim onu. Meydanda ben de dahil on onbeş kişinin olduğu anda da aynı şevk ve heyecanı gördüm, onda. Bu nasıl bir inanmışlık ki karşısında yüz binleri görünce de aynı mutlu medeniyet mimarı ifadesi, onlarca kişi görse de. İşte lider bu olmalıydı. Onlar için davaya inanan sayısı, kantite olarak değil kalite olarak önemlidir. Onlar “yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.” diyebilen insanlardır.
Dostlar,
Erbakan’ın hiç mi hataları yoktu, dediğinizi duyar gibi oluyorum. Evet vardı, ancak bu yazı onun hataları üzerine değil ki. Onun Türkiye’de her daim var olacak bir nesil bırakmasının kodlarıdır bu yazı. Nasıl ki Alparslan Türkeş’in ülkücüleri, Muhsin Yazıcıoğlu’nun alperenleri bu ülkenin temel taşı olduysa, onun akıncıları da aynı temel taşının bir parçası oldu.
Unutmamak gerekir ki Komünist, Ataist, Leninist, Stalinist, Maocu bir gençlik ülkemizde yeşerememişse bunda bu üç liderin alın teri vardır. Türk sağının, temeli sağlam, tek hareketi bu çizgidir. İslamı ve milli değerleri ayaklar altına alan Rus zulmünden, bu milleti, bu dava adamları korudu. Türkî Cumhuriyetlerin istiklali için gece gündüz çalışan bu liderler idi.
O halde gelin şimdi soralım: Ey gençlik bir Erbakan vardı, herkesin baktığı ufuklardan ötelere bakan, hatırlayanınız var mı? "Davam", dediği bir Müslüman dünya vardı, bugünkü haline bakıp da “yazık” diyeniniz var mı? Liderlerin siyasî kişiliğinden daha fazla dava bilincinin unutulmaması gerektiğini kabul edeniniz var mı? Benzer davaların, benzer hedeflerin, ortak nizam-ı âlem idealinin, ilay-ı kelimetullah ülküsünün farklı kolları olduğumuzu bilenimiz var mı? Bir elin farklı beş parmağı olduğumuzu ve hakkı tutup kaldırmak için farklı yaratıldığımızı okuyanınmız, anlayanımız var mı?
Herkesten farklı tarafa bakan bir Erbakan vardı, göreniniz, bileniniz, hatırlayanınız var mı?
Metin Hakverdioğlu