Her düşünceden insan bu şiiri okumaktan mutlu olmalı ve bu şiirin acı hikayesini hatırlayıp uyanık olmalıdır, bence. Nasıl ki “Dombra” adlı şarkıyı bir parti kullandı diye başka partilerden olanlar “dinlemem” diyemezse, aynı mantık bu marş için de geçerli olmalıdır.
Bakınız Dostlar,
Bu marşın sözleri kim tarafından, nasıl bir ortamda yazılmış ve bu şairin başına neler gelmiş?
Çırpınırdı Karadeniz bakıp Türk’ün bayrağına, diyen şair; Azerbaycan’da, 5 Kasım 1892’de, Gence adlı şehirde doğan Ahmed Cevat’tır. Küçük yaşta babasız kalan Ahmed Cevat, zekasının ona sunduğu hediye ile öğretmen olmayı başarmıştır. Hayatı boyunca Azerbaycan milli kimliğinin oluşması için mücadele verir, demokratik ve modern bir Azerbaycan’ı hedefler. Daha öğrenci iken yazdığı şiirlerle dikkat çeken Ahmet Cevat, 1913 yılında “Kafkas Gönüllü Birliği” adıyla toplanan orduya katılır. Yani bu dönemde Türk ordusunun bir neferi olmuştur.
Kars ve Erzurum yöresinde meydana gelen Ermeni zulmünü durdurmak için oluşan “Kardaş Kömeği” (Kardeş Yardımı) adlı birliğe katılır ve Hüsrev Paşa’nın sorumlu katibi olur. Bugünlerde Kafkasyadaki askerlerin en sevdiği şair olmuştur.
Burada dikkat edilmesi gereken şey, sınır tanımadan her kardeşi için kendisini tehlikeye atabilme kararlılığını gösteren farklı bir kişiliğin karşımıza çıkmasıdır. Özellikle Türkiye’yi çok iyi takip eden Ahmet Cevat, “İki Devlet Bir Millet” formülünün ilk canlı örneğidir.
İşte bu marşı da Rus işgalindeki Batum’da, hapiste iken, hapishane penceresinden, Osmanlı ordusunun gemilerini ve bayraklarını görünce yazılmıştır. Gözyaşları içinde yazılan bu şiirin orijinali şöyledir:
Çırpınırdın Karadeniz
Bakıp Türk'ün bayrağına
Ah diyerdin, hiç ölmezdin
Düşebilsem ayağına!
Ayrı düşmüş dost elinden
İller (yıllar) var ki çarpar sinem
Vefalıdır geldi giden
Yol ver Türk'ün bayrağına
İnciler dök gel yoluna
Sırmalar düz sağ soluna
Fırtınalar dursun yana
Selam Türk'ün bayrağına
Hamidiye ve Türk kanı
Hiçbirinin bitmez şanı
Kazbek olsun ilk kurbanı
Selam Türk'ün bayrağına
Dost elinden esen yeller
Bana şiir selam söyler
Olsun bizim bütün eller
Kurban Türk'ün bayrağına
Azerbaycan’ın milli marşının sözlerini de yazan şairin bu şiirini, yine Azerbaycan milli marşını da besteleyen Üzeyir Hacıbeyli bestelemiştir. Türklüğün adeta can çekiştiği bu yıllarda Türk’ün bayrağını bu tarzda övmek ancak Amhet Cevat gibi mangal yüreklilerin işidir.
Kısa bir sürelik bağımsızlıktan sonra,1920’de Azerbaycan bir kez daha Ruslar tarafından işgal edilir ve 1937’de ölüm cezasına çarptırılan şair, yargılaması bitmeden kurşuna dizilir.
1950 yılında yapılan yeniden yargılamasında şairin suçsuz olduğu anlaşılır ve berat kararı verilir.
Dostlar,
Dikkatinizi çekmiştir, önce öldürüp sonra berat ettiren bir Rus adaletinden söz ediyorum. Milyonlarca Türk’ü katledip Sibirya’ya sürgün edip hepsinin yurdunu işgal edip “yanılmışım” diyebilme pişkinliğini ancak Ruslar ve aynı soydan gelen Ermeniler gösterebilir. Bize de Anadolu’da aynı oyunu Batılı dostlarımız(!) oynamıştı.
Dostlar,
Bunların hiçbiri bizi yıldırmaz. Eğer Ahmet Cevat gibi şöyle diyebiliyorsak:
S U S M A R A M !
Men bir kulam, yük altında ezilmişem, gardaşım,
Sevinç bilmez bir mahkumam, ahu-zardır sırdaşım.
Damga vurub, zencirleyib tullamışlar (atmışlar) zindana,
Karlı-buzlu cehennemler mesken olmuşdur bana.
Mene dinme, sus deyirsen, ne vahtacan (vakte kadar) susacam,
Buhranların, hicranların, mahbesinde (hapisinde) galacam?
Niye susum, konuşmayım, insanlıkda payım var,
Menim ana vatanımdır talan olan bu diyar.
Niye susum, konuşmayım, Türk yurdudur bu toprak,
Oğuzların, İlhanların vatanında kimdir, bak!
Bu dünyada azadlığı şan şöhretten üstün tut,
Alçaklığı, yaltaklığı rezilliyi sen unut!
Nece susum, konuşmayım, men eyleyim heyanet?
Hanı sevgi, hanı vatan, de harda(nerde) galdı millet?
Men bir kulam, yerim altun, suyum gümüş, özüm aç,
Atam mahkum, anam sail, elim her şeye möhtaç.
Men Türk evladıyam, derin aklım, zekam var,
Ne vahtacan çiynimizde gezecekdir yağılar(düşmanlar)?
Ne kadar ki, hakimlik var, mahkumluk var, ben varam,
Zülme garşı isyankaram, ezilsem de susmaram!
Dostlar,
Siz de Ahmet Cevat gibi “Susmaram” diyebilirseniz, bu millet ve tüm insanlık “Nizam-ı Âleme” bir adım daha yakın demektir. İnanın, dünya durdukça çırpınacak Karadeniz bakıp Türk’ün bayrağına!
Rahmet sana Ahmet Cevat!
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Metin HAKVERDİOĞLU